Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
İstanbul °C

Göksu

Göksu
REKLAM ALANI
04.04.2022
A+
A-

Göksu
Göksu Deltası, Göksu Nehrinin taşıyıp çökeltmiş olduğu kil, silt, kum ve çakıl boyutlu sedimanların karışımından oluşan kanal çökelleri, taşkın ovası çökelleri, plaj kumları ve kumullardan oluşmaktadır.

Genel Özellikleri

Göksu Deltası aynı zamanda bir Ramsar alanıdır ve bir çok göçmen kuş açısından önemli bir sulak alandır. Göksu Deltası deniz kaplumbağaları “Caretta caretta” ve “Chelonia mydas” ın yumurtalarını bıraktığı, Akdeniz’deki en önemli ana yuvalama bölgelerinden birisini oluşturur. Ayrıca yumuşak kabuklu Nil Kaplumbağası (Trionyx triunguis)’nın da yuvalama alanlarından birisidir.

Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesinde 507 bitki taksonu bulunmakta olup bunlardan 10 tanesi endemik taksondur. Göksu Deltası Özel Çevre Koruma Bölgesi; Mersin ili, Silifke ilçesine bağlı 4 belde ve 7 köyden oluşmaktadır. Göksu Deltası; Orta Toroslar eteğinde bulunan Mersin İli’ne bağlı Silifke İlçesi’nin güney kenarında, Göksu Irmağının oluşturduğu kıyı ovası üzerindedir. Doğusunda Erdemli, batısında Gülnar, Güneyinde Akdeniz, Kuzeyinde Konya ile çevrili il merkezine 85 km uzaklıktadır. Delta, 10.000 km²’lik havzaya sahip Göksu Irmağı’nın Silifke-Taşucu arasında denize açıldığı bölgedir. Göksu Nehri’nin batısında iki lagün olan Paradeniz ve Akgöl yer alır. Mersin İl sınırları içerisinde, 36° 17’ Kuzey, 33° 59’ Doğu koordinatları arasında yer alır. Özel Çevre Koruma sınırları içerisinde on adet yerleşim yeri bulunmakta olup toplam koruma alanı 226 km² ‘dir. Denizden yüksekliği 0-5 m arasında değişen Göksu Deltasının toplam alanı yaklaşık 15 000 hektardır.

Bölge ve çevresi Akdeniz’den gelen yağmur yüklü bulutlara açık olması sebebiyle fazla miktarda yağış alır (700 mm/yıl). Ancak, alanın hidrolojik yapısını doğrudan etkileyen kaynak Doğu Akdeniz havzasının en büyük ırmağı olan ve uzunluğu 250 km’ye varan Göksu’dur. Çevredeki yeraltı kaynak ve derelerden beslenerek bol yağış alan yüksek kesimlerin sularını toplayan Göksu Irmağı’nın debisi 118 m3/s (minimum 26 m3/s; maksimum 1680 m3/s) dır.

Akgöl ve Paradeniz Lagünü 1312 ha büyüklüğündedir. Akgöl (820 ha) hafif tuzlu acı su karakterindedir. Her litresinde 1,0 g kireç içeren ve 0,5-1,0 m derinliğe sahip olan göl, balıkçıların açmış olduğu bir kanalla Paradeniz’e bağlıdır ve drenaj kanallarından tatlı suyla beslenmektedir. Paradeniz Lagünü (492 ha) ise, hafif tuzlu ve maksimum 1,5 m derinliğinde ve sürekli olarak bir kanalla denize bağlıdır. Göksu Deltası yer altı hidrolojik kaynaklar açısından da oldukça zengindir. Yeraltı suları kireçli olup, kaynaklar genelde karstik özelliktedir.

Silifke Ovası dördüncü zamanda oluşmuştur. Göksu Deltası, Göksu Nehrinin taşıyıp çökeltmiş olduğu kil, silt, kum ve çakıl boyutlu sedimanların karışımından oluşan kanal çökelleri, taşkın ovası çökelleri, plaj kumları ve kumullardan oluşmaktadır. Göksu Deltası’nda yükseltiler (0-5 m) ve eğim en fazla %15 olarak saptanmıştır. Morfolojik yapı bölge içerisinde çok fazla çeşitlilik göstermemesine rağmen kum tepelerinin oluşturduğu dalgalanmalar denize kadar ulaşmaktadır.

Silifke–Göksu Deltası sahillerindeki kum hareketi, çoğunlukla rüzgarla kıyıdan iç bölgelere doğru olmaktadır. Tür kaybının hızlı olduğu habitatların başında gelen kumullar, Göksu Deltası’nın hassas habitatlarından biridir. Türkiye kıyı kumul florasının % 22’sini barındırmaktadır. Kumullar özellikle Delta’nın batı kısmında Akgöl ve Paradeniz’in çevresinde daha fazla olup, en güneyde Incekum denilen yerde denize ulaşmaktadır. Bu oluşum ayrıca suyun altında sığ olarak devam etmektedir. Kumsallar Deltada çok özel bir değer taşır. Çünkü Akdeniz’de yaşayan iki kaplumbağa türü olan Caretta caretta ve Chelonia mydas’ ın halen yumurtalarını bıraktığı nadir bölgelerden biridir.

Denizden ortalama 2 m yükseklikte bulunan Göksu Deltası’nda ise, doğal bitki örtüsünü Akdeniz’in maki formasyonu ile birlikte yoğun kumul bitkileri ve tuz stepleri oluşturmaktadır. Bölgede yapılan incelemeler, deniz kıyısından kuzeye doğru gidildikçe doğal bitki örtüsünün değişim gösterdiğini ortaya koymuş ancak kıyı boyunca farklı bir değişimin oluşmadığı gözlenmiştir. Göksu Deltası’nda doğal bitki örtüsünün yanında kültür bitkileri de bulunmaktadır. Doğal bitki örtüsünün özellikle kıyısal kumul bitkileri şeklinde yoğunlaştığı tespit edilmiştir. Deltanın güneyi Akgöl ve Paradeniz çevresindeki geniş alanlar alçak ve yatık bir şekilde tuzcul (halofit) bitki örtüsüyle kaplı bulunmaktadır. Bitkilerin varlığı toprak tuzluluğuna ve taşkın periyodunun süresine bağlı olarak değişiklik göstermektedir.

Akgöl çevresindeki kumul alanlar için en yaygın dominant bitkiler, yazkış çiçekli kalabilen Ononis natrix ve Euphorbia paralias’tır. 0-3m’lik kumul tepelerinin üzerine Mvrtus communis (Mersin çalısı), Paliurus spina cristi (Kara çalı) ve Vitex agnus castus kaplamıştır. Kumul tepelerinin deniz kıyısı sahil şeridi bitkileri arasında oluşturduğu set, rüzgarı büyük oranda engelleyerek Allium sp., Iris sp.(Süsen) ve Muscari sp. Gibi bahar türlerinin de gelişmesini sağlayan bir zemin oluşturmuştur.

Akgöl ve sahil şeridi arasında; Myrtus comminus (Mersin), Nerium oleander (Zakkum), Styrax sp, Thymelaea hirsuta, Poterium spinosum, Ononis natrix (Öküz çanı), Juncus acutus (Sivri hasır otu), Cirsium sp, Salicornia europea (Deniz böğrülcesi), Phragmites sp, Arum sp (Yılan yastığı), Pancratium maritimum (Kum zambağı), Tamarix smyrnensis (Ilgın), Urgenia maritima, Artemisia sp., Linum sp., Anthemis sp., Chrysanthemum sp., Limonium sp.(Limonyum), Halimione portulacoides, Datura sp., türlerinin tespiti yapılmıştır. Paradeniz, yaygın bitkiler, Phragmites sp. ve Thypa sp. sazlıkları yanında Juncus sp. ve Scirpus sp., Arthrocnemum glaucum, Inula crithmoides (Anduz otu), Suaeda maritima, Urgenia maritima, Salicornia europea (Deniz börülcesi), Halimione portulacoides, Chenepodium alhangi ve bazı çalı bitkileri, Ricinus communis(Hint yağı), Convolvulus sp., Statice sp., Limonium sp.’lar yer almaktadır. Tarla kenarları Malya sp. gibi bitkiler ile Nargissus sp.(Nergiz), Mandragora sp., Achillea sp. gibi türleri barındırır. Göksu Nehri kıyıları ise daha çok Salicornia sp. türleri ile kaplı bulunmaktadır. Göksu Deltası’na daha çok tuzcul bitkilerle, kumul vejetasyonun, hakim olduğu, özellikle de Salicornia ve Euphorbia cinslerine ait türlerin Deltanın batısıyla, Akgöl ve Paradeniz çevresinde yoğunlaştığı görülmektedir. Ayrıca denize çok yakın bir konumda tespit edilen Zygophyllum album’un (Yabani kimyon) adeta su yapısıyla iç içe olan konumunu batıdan doğuya gidildikçe sürdürdüğü görülür. Göksu Deltası’nda yer alan su bitkilerinin göllerdeki varlığı, lagünlerin su rejimine ve tuzluluğa bağlıdır. “Potamogeton pectinatus” (Su otu, su sümbülü) hemen hemen tüm Akgöl’ü kaplamaktadır. Bu türler su kuşları için besin kaynağı olduğu kadar, kışın korunmalarını da sağlamaktadır. Mart Ayı başında suyun yüzeyinde bitkiler oldukça azdır.

Paradeniz’deki “Ruppia cirrhosa“ nın (Sülüklü ördekotu) sürüklenme çizgisinin uzunluğu, onun su üzerinde yüzen ve tohum veren bir yapıda olduğunu göstermektedir.

Akgöl’ün düz ve geniş olan Kuzey kısımları, kamış yatakları tarafından kuşatılmıştır. Genelde hakim olan tür “Phragmites australis” (Kamış) olup bazı yerlerde ise, “Arundo donax” (Kargı, masura kamışı) yada “Thypa latifolia” hakim duruma geçer. Alandaki bitkileri tuzcul sukkulent halofitler, yastık formlu kserofit ve hasır şekilli hemikriptofitlerin oluşturduğu söylenebilir. Alanın kurak yarı kurak Akdeniz İklimi, tuzlu – alkali toprakları, yüksek taban suyu, gel-gitleri, nehir taşkınları, yağışlara bağlı taşkınlar ve bunlara bağlı olarak oluşan ve kaybolan mikro habitatlar en belirgin özellikleridir. Göksu Deltası’nı kışlama ve kuluçka alanı olarak kullanan çok sayıda kuş türü, yılın hemen her mevsiminde, ilginç ve canlı bir peyzajın oluşumuna katkı sağlayarak Deltanın rekreasyonel potansiyelini ve çekiciliğini daha da arttırır. Yapılan araştırmalar sonucunda kuşların

Göksu Deltası’nı hem kışlama hem de kuluçka alanı olarak kullandıkları saptanmış, bazılarının ise yerli türler olduğu belirlenmiştir. Özellikle Akdeniz kuşağında yalnızca belirli bölgelerde rastlanan ve sayıları gittikçe azalan Saz Horozu “Porphyrio porphyrio” koruma alanının en önemli kuş türlerinden biri olup adeta bu bölgenin simgesi durumundadır. Göksu Deltası’nda bugüne kadar yapılmış ornitolojik araştırmalar özellikle kış aylarında ve göç zamanında kuş popülasyonunun ve tür sayısının önemli ölçüde arttığını ortaya koymuştur. Bugüne kadar Delta’da 300’ü aşan kuş türü tespit edilmiştir. Büyük Flamingolar “Phoenicopterus ruber“ için Göksu Deltası ayrı bir öneme sahiptir. Bunun temel nedeni, bu türün Delta’yı düzenli olarak kullanmasıdır. Göksu Deltası’ndaki kuş fazlalığı, Deltanın kuluçkalama mevsimi dışında, bir çok kuşun çiftleşme sonrası göçünde, kışlamada, çiftleşme öncesi göçlerinde de kullanıldığını doğrulamaktadır.

Göksu Deltası’nın Herpetolojik (Sürüngenler ve Amfibiler, Kurbağalar) önemini saptamaya yönelik bir çalışma sonucunda, 34 tür belirlenmiştir. Bu türlerden dördü kara ve su kurbağa (Anura), altı tür kara ve su kaplumbağası, on dörtdü kertenkele (Scauria) ve onu yılan türüdür. Göksu Deltası deniz kaplumbağaları “Caretta caretta” ve “Chelonia mydas” ın yumurtalarını bıraktığı, Akdeniz’deki en önemli ana yuvalama bölgelerinden birisini oluşturur. Ayrıca yumuşak kabuklu Nil Kaplumbağası “Trionxy tringuis” da bu bölgede bulunmaktadır. Özellikle Deltanın güneybatı tarafında kaplumbağaların daha çok yuva yaptıkları tespit edilmiştir. Deltanın doğusu, daha az yuvalanma imkanı veren alanlar olmakla beraber burada da uygun yuvalanma habitatları mevcuttur. Koruma alanında deniz kaplumbağalarının yumurtalarını bıraktığı kumsalın uzunluğu ise 10,5 km’yi bulmaktadır.

Akgöl’de dört tür balık avlanmaktadır. Bunlardan ikisi tuzluluğa toleranslı göçücü balık türleri; Yılan balığı (Anguilla anguilla) ve Hasfekal (Mugil cephalus) Paradeniz Lagünü’ne geçerler. Ayrıca iki tatlı su türü Sazan (Cypinus carpio) ve Karabalık (Clarias lazera) bu göle yumurta bırakmaktadır. Yılan balığı ve Karabalık daha çok ihraç edilmek üzere avlanmakta, diğer türler ise bölgede tüketilmektedir.

Paradeniz’de yapılan balıkçılıkta kullanılan av araç ve gereçleri yeterli olmayıp, geleneksel yöntemler kullanılmaktadır. Balık türleri olarak; Deniz Levreği (Dicentrarcus labrax), Çipura (Sparus auratta), Sinagrit (Dentex, dentex), Sivriburun (Cantharus lineatus), Karagöz (Diplodus vulgaris), Melenurya (Oblada melenura), Sarıgöz (Diplodus sargus), Çizgili Mercan (Lithognatus mormyrus), Mercan (Pagrus pagrus) avlanmaktadır. Göksu Deltası’nda bir başka su ürünü olan Mavi yengeçlerin “Callinectes sapidus” avlanması suyun sıcak olduğu Haziran’dan Ekim ayına kadar, Akgöl ve Paradeniz’de sürdürülmektedir.

Ayrıca Paradeniz’i, Akdeniz’den ayıran kum seddesi üzerinde de yapılan incelemelerde yengeçlerin fazlaca kum yapısı içerisinde yaşadıkları tespit edilmiştir.

Göksu Deltası ve yakın çevresi tarihi ve arkeolojik değerler açıdan çok zengindir. Delta içerisinde yer alan üç höyük kalıntısının Hitit dönemine ait olduğu sanılmaktadır. Paradeniz Lagünü kenarındaki kumullarda Roma ve Bizans dönemlerine ait büyük yapı kalıntıları bulunmuştur. İncekum yakınlarında, ve Akgöl’ün güneyinde yer alan kumullarda da bazı kalıntılar yer almaktadır.

Altınkum ve Gazi Çiftliğinde yer alan iki yatır bölgedeki yedi kardeş yatırlarından ikisidir. Hacıpaşalar çiftliğinde bulunan iki alçak Höyük, Roma – Bizans kalıntıları, Ulugöz Su Kovaları ve Atatürk Çiftliği tarihsel niteliktedir. Ayrıca Deltanın batısında tarihi 13. 14. yy’a kadar uzanan Roma, Bizans ve Ermeni kalıntıları vardır. Meryemlik, Hıristiyan döneminde önemli bir hac merkezi olan kent, Roma ve erken Bizans dönemlerinde kurulmuştur.

Silifke’nin ise günümüzde tarihi kalıntılarla dolu olması, Roma ve Bizans dönemlerinde çok gelişmesindendir. Atakent (Susanoğlu) / Corasium da 7. yüzyıla kadar önemini ve varlığını sürdürdüğü sanılan Bizans Liman kalıntıları bulunmaktadır.

Facebook’ta Paylaş Twitter’da Paylaş Google Plus’da Paylaş Yazdır
Önceki Makale

 

kaynak:https://csb.gov.tr/goksu-makale

REKLAM ALANI